SPK Başkanı Vahdettin Ertaş Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (Yoikk) Çalışmaları Kapsamında
Düzenlenen Kurumsal Yönetim Konulu Toplantısında Konuştu.
SPK Başkanı Ertaş'ın Konuşma Metni Aşağıda Yer Alıyor.
11 Aralık 2001 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilen “Türkiye'de Yatırım
Ortamının İyileştirilmesi Reform Programı” çerçevesinde oluşturulan YOİKK;
*Türkiye'deki yatırımlarla ilgili düzenlemeleri rasyonel hale getirmek,
* Yatırım ortamının rekabet gücünü artıracak gerekli düzenlemeleri tespit ederek
politika önerileri geliştirmek,
* İşletme dönemi de dahil olmak üzere yatırımın her safhasında, ulusal ve uluslararası
yatırımcıların karşılaştığı idari engellere çözüm üretmek,
amacıyla faaliyette bulunmaktadır.
Kurulumuzun Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile birlikte Başkanlığını yürüttüğü “Şirket
İşlemleri ve Kurumsal Yönetim Komitesi” de YOİKK altında faaliyet gösteren, yatırım
ortamını doğrudan ilgilendiren 10 teknik komiteden birisidir.
Bugün, 2014-2015 YOİKK Eylem Planında yer alan “Borsa şirketlerinin kurumsal
yönetim ilkeleri uyumuna yönelik bilgilendirme faaliyeti” kapsamında bir araya gelmiş
bulunuyoruz.
finansal krizin üzerinden yedi yıldan daha uzun bir süre geçmesine
rağmen, krizin ortaya çıkardığı sorunların çözüme kavuşturulması, küresel ekonominin
önündeki en önemli gündem maddesi olarak yerini koruyor.
Bir yandan istikrarlı bir ekonomik büyüme ve istihdam artışı hedeflenirken diğer
taraftan da borçluluk düzeyini aşağıya çeken politikalar geliştirilmeye çalışılıyor.
Ekonomik büyüme ve istihdam artışı şüphesiz ki yeterli yatırımın varlığına bağlıdır.
Tasarrufların reel ekonomiye uzun dönemli yatırım olarak aktarımında sermaye
piyasalarının daha etkin kullanılması günümüz koşullarında kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Kurumsal yönetim de bu çerçeve içinde önemli bir bileşen.
Kurumsal yönetim kısaca; açıklık, şeffaflık, şirket içi prosedürlerin belirli ve yazılı
olması ve karar süreçlerinde tüm paydaşların çıkarlarının dikkate alınmassını öngören bir
dizi ilkeler bütünüdür.
Neden kurumsal yönetim? Batıda yapılan pek çok akademik araştırma kurumsal
yönetim ilkelerini tam ve sürekli uygulayan şirketlerin;
- hem bankalardan hem de sermaye piyasalarından daha kolay ve daha ucuz
kaynak bulabildiğini,
-hisse senetlerinin borsa performansının ilkelere uymayan şirketlere göre daha
yüksek olduğunu,
-nitelikli kişileri istihdam etme fırsatı sağladığını,
-yatırımcı güveninin artmasına katkı sağladığını,
ortaya koymaktadır.
Bu nedenle Kurumsal Yönetim İlkeleri (KYİ)’lerinin etkin ve tutarlı şekilde
uygulanması, günümüz koşullarında vazgeçilmez bir zorunluluktur.
2008 krizi neden ortaya çıktı sorusuna verilen cevaplardan birisi de ülkelerin, şirketlerin
ve bireylerin aşırı borçluluğu yanında kurumsal yönetim alanında yaşanan zafiyetlerin
önemli olduğu sıklıkla vurgulanmaktadır.
Başta finans kesimi olmak üzere, şirketlerin risklerini yeterince değerlendirmedikleri ve
ortaklarına bu konuda şeffaf olmadıklarını gösteren pek çok rrapor yayınlanmıştır.
Özellikle şirketlerin risk yönetim politikaları, üst düzey yöneticilerin ücretlendirilmesi,
yönetim kurullarının başarısızlıkları krizin ortaya çıkmasında önemli olan faktörlerden sadece bir kaçıdır. Yapılan araştırmalar, sermaye piyasalarına ve şirketler kesimine
güvenin azaldığını ortaya koymaktadır.
2014 yılı Aralık ayı itibariyle, ABD’de yayınlanan Booth/Kellog Finansal Güven
Endeksine göre %21 güven düzeyi ile hisse senedi piyasaları ve % 17 güven düzeyi ile
büyük şirketler en az güven duyulan piyasa bileşenleri arasında yer alıyor.
Küresel ölçekte yatırımcı güvenini sağlayabilmek için tüm ülkelerin, tüm finansal
kuruluşların kurumsal yönetim ilkelerini benimseme ve uygulama konusunda daha ileri
adımlar atmalarına ihtiyaç var. Bu adımlar kapsayıcı, sürdürülebilir ve dengeli büyüme
hedefi için de son derece önemli. Bunu başaran ülkeler ve şirketler sermaye
piyasalarından daha kolay ve daha düşük maliyetle kaynak sağlayacak diğerleri yarışta
geride kalacaktır.
SSon dönemde global risk algısında bir değişim yaşandığını FED faiz politikaları ile
birlikte tasarrufların ABD piyasalarına yöneldiğini görüyoruz. Böyle bir konjonktürde,
şirketlerimizin küresel yarışta yer alabilmeleri ve finans kaynaklarına kolay ve düşük
maliyetle erişebilmelerinin olmazsa olmaz şartı KURUMSAL YÖNETİM
İLKELERİ’ni bünyelerine taşımalarıdır.
Ülkemizdeki yatırım ortamı hiç şüphesiz rekabet etme gücümüzü belirleyen temel
unsurdur. Dünya Ekonomi Forumu’nun 2014-2015 dönemi Küresel Rekabetçilik
Endeksi hesaplamalarına göre Türkiye 144 ülke arasında 45. sırada1 bulunmaktadır.
Sağlanan ekonomik ve siyasi istikrarla birlikte ülkemiz küresel rekabette son dört yılda
16 basamak yükselmiştir. Türkiye'nin genel rekabet ivmesi pozitif olmakla birlikte,
geldiğimiz noktayı yeterli görmeyip daha yüksek sıralara yükselmemiz için kurumsal
yönetim ilkeleri kritik öneme sahiptir.
10. Kalkınma Programı kapsamında Sn. Başbakanımız tarafından geçtiğimiz aylarda
açıklanan 25 öncelikli dönüşşüm programı; ülkemizde yatırım ortamını iyileştirmeyi üretim ve verimliliği artırmayı, israfı önlemeyi ve İstanbul’u küresel bir finans merkezi
yapmayı içeren çok sayıda eylem planını içermektedir.
hepimizin bildiği üzere kurumsal yönetim ilkeleri artık borsa
şirketlerini aşmış, tüm işletmeleri etkileyen bir yönetim anlayışına dönüşmüştür. Bu
anlayışla hem TTK hem de SPKn’da kurumsal yönetim anlayışını benimseyen
düzenlemeler son 2-3 yılda Kanun düzeyinde mevzuatımızda yerini almıştır. Şimdi
sırada bu felsefeyi benimseme ve uygulamada.
Bu amaçla, SPK olarak, uluslararası normlar, ilkeler ve ülkemizin bu konudaki
tecrübelerini de dikkate alınarak Kurumsal Yönetim Mevzuatımızı yeniledik, zorunlu
ve gönüllü ilkeleri belirledik. Bizim beklentimiz bu ilkeleri SPK istedi diye değil
şirketlerimizin bunun faydasına inanarak kendiliğinden bu aksiyonu almalarıdır. Bu
anlayış, daha şeffaf daha dürüst bir finansal raporlama sürecini başlatacaktır.
SPK olarak en önemli yol alma ihtiyacımız yönetimm kurullarının yapılanmasıdır. Bir
şirkette yönetim kurulu fırtınalı bir okyanusta gemisini yürüten kaptana benzer.
Yönetim kurulları hem şirketin performansı hem de ülke ekonomisinin geleceği için son
derece önemlidir.
Bağımsız yönetim kurulu üyesi bulundurma kuralını getirdik. Üniversiteden arkadaşım,
kulüp arkadaşım, hısım akraba gibi gerekçelerle seçilen bağımsız yönetim kurullarının
amaca hizmet etmeyeceği açık.
Burada şirketlerimize düşen görev, yöneticilik deneyimine sahip, bilgisi ve profesyonel
deneyimleri elverişli, nitelikli kişileri seçmeleridir. Bu şart küresel rekabet ve şirket
performansı için oldukça önemli. Bir diğer konu ise, yönetim kurulu başkanı ve genel
müdürlük görevinin birbirinden ayrıştırılmasıdır. Bu yolla, yönetim kurullarının
bağımsızlığı ve şirket performansının artırılması sağlanacaktır.
İşgücü piyasasında etkinliği azaltan en önemli alt değişkenlerden biri de “kadınların
işgücüne katılma oranı”dır. Sermaye Piyasası Kurulu’nun gönüllü olarak uygulanmasınıı
öngördüğü kurumsal yönetim ilkelerinde payları BİST ulusal, ikinci ulusal ve kurumsal
ürünler pazarında işlem gören şirketlerin yönetim kurulunda kadın üye oranı için %
25’ten az olmamak kaydıyla bir hedef oran ve hedef zaman belirlenmesi ve bu hedeflere
ulaşmak için politika oluşturulmasi istenmektedir.
Kota düzenlemelerimizin üzerinden iki genel kurul dönemi geçmiş olmasına rağmen
kadın yönetim kurulu üye oranlarımızda ve sayımızda artış henüz yeterli düzeye ulaşmış
değil.
Bu konulara ek olarak, başlıca görevi yatırımcıların şirket ile ilgili bilgi taleplerini
değerlendirmek olan “yatırımcı ilişkileri bölümü” son derece önemli. Her halka açık
şirket böyle bir departman oluşturulmalı ya da bu konuda bilgili ve tecrübeli kişileri
istihdam etmeli, daha küçük ölçekteki şirketler için bünyede eleman istihdamı yerine
dışardan hizmet alınmasına da imkan sağladık. Düzenleme ne olursa olsun, şirketler
yatırımcıların bilgi taleplerini en seri şekilde sağlayacak kurumsal yapıyı oluşturmalı.
Üllkemizde kurumsal yönetim uygulamalarının sonuçlarını genel olarak
değerlendirdiğimizde ise; Kurumsal Yönetim Tebliği ile düzenlenen esaslara uyum
konusunda şirketlerimiz tarafından çaba gösterildiği görmekteyiz. Ancak almamız
gereken mesafenin hala alınamadığını ve konunun sadece düzenlemelere uyum olarak
görüldüğünü de söylemek istiyorum.
Küresel ölçekte yatırımcı profilinde bireysel yatırımcılardan kurumsal yatırımcılara
doğru çarpıcı bir eğilim var. Bu değişim yatırımcıların şirketlerden beklentilerini
artırmakta, yatırımcılar artık daha nitelikli bilgi talep etmekte, bu talep ancak kurumsal
yönetim ilkeleri ile karşılanabilir gözükmekte.
Tüm bu değişiklikleri de dikkate alan OECD, Finansal istikrar bakımından temel 12
uluslararası standarttan biri olarak KYİ’ni belirlemiştir. Bu ilkeler statik olmayıp
değişen ekonomik şartlara ve edinilen tecrübelere göre zaman zaman revize
edilmektedir. Kurulumuz OECD kurumsal yönetim ilkelerinin gözden geçirilmesi
çalışma grubunun başkan yardımmcılığını yürütmektedir. Bu suretle SPK hem ilkelerin
Türkiye’de uygulanması hem de ilkelerdeki mevcut revizyon sürecinin önemli bir
aktörüdür.
Revizyon çalışmalarını destekleyen “Kurumsal Yönetim, Değer Yaratma ve Büyüme
Projesi”de SPK’nın katkıları ile gerçekleştirilmiştir.
Değerli katılımcılar, mevzuat ile getirilen yeniliklerden ve gönüllü girişimlerden
istenilen sonuçların alınabilmesi için bu konudaki farkındalığın artırılması ve şirketler
kesiminin de bu konuda çabalarını artırarak sürdürmesi büyük önem taşımaktadır.
Dünyanın önde gelen ekonomilerinden biri olma hedefi yolundaki ülkemizde şirket
kültürünü geliştirmek, asırlık, küresel ölçekte şirket oluşturmak istiyorsak kurumsal
yönetim prensiplerini uygulayacağız ve yaygınlaştıracağız
< 05.05.2015 diğer haberleri için tıklayınız.