eşme Ovacık’taki rüzgar santralleri ile bölgenin aşırı yapılaşmasının önüne geçen ABK RES Çeşme, Ovacık’ı doğal park haline getirmeyi hedefliyor. RES'lerle ilgili toplumda çok sayıda yanlış bilginin doğru sanıldığını ifade eden ABK Çeşme RES Proje Koordinatörü Erman Kaya, firma olarak toplumu bilinçlendirmek adına çeşitli çalışmalarda bulunduklarını aktardı. Çeşme Ovacık'ta yer alan üretim alanlarında türbinlerin ortasındaki kovanlarda bal ve süt üreterek RES'lerin doğal yaşama zarar veriyor tezini çürüttüklerini belirten Kaya, “Balın kalitesi çok iyi ve tadının tamamen doğal kaynaklı olduğu anlaşılabiliyor. Bu çalışmayla tarım ve doğanın RES'ler ile dost birlikteliğinin kanıtını bir kere daha ortaya koyduk” diye konuştu.
Erman Kaya, Çeşme Ovacık'ta santral kurulumundan önce sekiz yıl boyunca düzenli rüzgar ölçümleri yaptırdıklarını ve bölgenin rüzgar yol ve koridorları açısından Türkiye'nin en zengin bölgeleri arasında yer aldığını tespit ettiklerini aktardı. Kaya, “Kamuoyunda RES'lerle ilgili bilgi kirliliği bulunmasına rağmen, rüzgar enerjisi temiz ve çevreci özelliğiyle bölgemiz ve ülkemiz için yaşamsal önem taşıyor. Biz ABK Çeşme RES olarak, en baştan itibaren RES'lerin doğayla barışık olduğunu ve doğal yaşamı korumanın yenilenebilir enerjiden geçtiğini dile getirdik. Burada hem kendimiz hem de ülkemiz adına bir ilki gerçekleştirdik. Doğal yaşamın bekçisi rüzgar enerji santraliyle; balımız, sütümüz vesayısı 14 bini aşan fidanımızla enerji üretiminin ve doğal yaşamın yan yana yürütülebileceğini gösterdik” dedi.
“Rüzgarda kurulu gücün ağırlığı İzmir’de bulunuyor”
Çevreci yaklaşımlarıyla bölgenin elektrik ihtiyacını karşılarken, aynı zamanda aşırı yapılaşma nedeniyle doğal dokusunu kaybetmesinin önüne geçtiklerini ifade eden Kaya, “Ovacık'ın 15 yıl sonra da Çeşme'nin cennet köşelerinden biri olarak kalması ve doğal park haline gelmesi en büyük hedefimiz. Çocuklarımıza hem yeşil bir Çeşme, hem de temiz bir doğa bırakmak istiyoruz” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nnin toplam rüzgar enerjisi kurulu gücünün yüzde 20’sinin İzmir’de bulunduğunu dile getiren Erman Kaya, İzmir’deki kurulu rüzgar enerjisi gücünün son kabullerle bin MW’ı geçtiğini bildirdi. Türkiye’nin 10 bin MW denizde, 38 Bin MW karada olmak üzere; toplam rüzgar potansiyelinin 48 bin MW olduğunun altını çizen Kaya, şöyle devam etti: “Şu an karadaki potansiyelin yüzde 14’ünü yani 5150 MW’ını kullanıyoruz. Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nin verilerine göre İzmir’de 12 bin MW potansiyel bulunuyor. İşletmedeki RES’lerin yüzde 38’i Ege Bölgesi'nde yer alıyor. İnşaat halinde olan RES’lerin yüzde 50-70’i de Ege Bölgesi’nde, yüzde 27’si de İzmir’de. Bu rakamlar bize yenilenebilir enerjinin öneminin arttığını, gerek ülkemizin enerji bağımsızlığı gerekse dünyamızın iklim değişikliğiyle mücadelesinde İzmir’in ülkemizin yenilenebilir enerji başkenti olma yolunda olduğunu gösteriyor.”
Öte yandan, Türkiye'nin küresel ısınmadan en çok etkilenecek ülkeler arasında yer aldığına dikkat çeken Kaya, aralarıında Türkiye'nin de bulunduğu 190'dan fazla ülken iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen Paris Anlaşması'nı imzaladığını hatırlattı. Bu ülkelerin sera gazı salımını azaltma ve küresel sıcaklık artışının 2 derecenin altında tutulması konusunda planlarını uygulamaya koyması gerektiğine işaret eden Kaya, şunları kaydetti: “Burada da yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi ortaya çıkıyor. Küresel ısınma özellikle çölleşme tehlikesi bulunan İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Ege ve Akdeniz bölgeleri gibi yarı kurak ve yarı nemli bölgelerde tarım, ormancılık ve su kaynakları açısından olumsuz etkilere yol açabilir. Tüketimin artmasıyla özellikle kentlerde içme suyu sıkıntısı da doğabilir. Hem rüzgar hem de güneş kaynaklarını kullanarak kendimize yetecek temiz enerjiyi üretme şansımız var. Bu yönde devletin sağladığı teşvikler de mevcut. Ancak yatırımları halen istenilen seviyede hayata geçiremedik.”
< 11.10.2017 diğer haberleri için tıklayınız.
